Organ Bağışı
17 Ekim 2017

                                                                                                                                                          

Organ Bağışı ve Dinler

İslam dininde canlı veya ölü insanların vücuduna zarar vermek yasaktır. Bununla birlikte İslam dininde başka bir insanın yaşamını kurtarmak, zor durumda olan insanlara iyilik amacıyla yardımcı olmak esastır. Kur’an-ı Kerim’deki Maide Suresi’nin iki ayeti insan yaşamını kurtarmanın ve yardımlaşmanın önemimi açıklamaktadır:

“İyilik ve takva üzerine yardımlaşınız.” (Maide Suresi 2. Ayet)
“Kim bir kimseye hayat verirse, o sanki bütün insanlara hayat vermişçesine sevap kazanır.” (Maide Suresi 32. Ayet)

Maide Suresi’nin bu iki ayeti ve İslam’ın insan yaşamına verdiği önem dikkate alındığında, organ bağışlamanın ve dolayısıyla organ naklinin İslam öğretisi ile çelişmediği görülecektir. Birçok İslâm alimi de organ bağışına ilişkin bu yönde görüş beyan etmektedir. Ancak buna rağmen, ölü (kadavra) donörlerden yapılan bağış ora- nı, canlı donörlerden yapılan bağış oranna kıyasla çok düşük kalmaktadır.
İslâm dininde organ ve doku bağışına karşıt görüş oluşturacak herhangi bir metin bulun- mamaktadır. Ancak, insanlar danışmak ve en ufak bir tereddüte sahip olmadan bağış yapmak için kendilerine en yakın din görevlisinden organ bağışı konusunda bilgi edinebilirler. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın organ bağışı konusunda hazırladığı birçok bilgilendirme yazısı bulunmaktadır. Organ bağışını ve dolayısıyla organ naklini onaylayan Diyanet İşleri Başkanlığı, bu konuda  Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 03. 03.1980 tarihli 13 numaralı kararına ve organ nakli için aşağıda belirtilen koşullara uyulması gerektiğine dikkat çekmektedir:

1. Zaruret halinin bulunması, yani hastanın hayatını veya hayati bir uzvunu kurtarmak için, bundan başka çaresi olmadığını, meslek ehliyet ve dürüstlüğüne güvenilen bir tabip tarafından tespit edilmesi,
2. Hastalığın bu yolla tedavi edilebileceğine tabibin zann-ı galibinin bulunması,
3. Organ veya dokusu alınan kişinin, bu işlem yapıldığı esnada ölmüş olması,
4. Toplumun huzur ve düzeninin bozulmaması bakımından organ veya dokusu alınacak kişinin sağlığında (ölmeden önce) buna izin vermiş olması veya hayatta iken aksine bir beyanı olmamak şartıyle, yakınlarının rızasının sağlanması,
5. Alınacak organ veya doku karşılığında hiçbir şekilde ücret alınmaması,
6. Tedavisi yapılacak hastanın da kendisine yapılacak bu nakle razı olması gerekir.
Bu koşullar, tıbbi olarak organ nakli için izlenen yöntemle, organ bağışı için gözetien etik ve hukuksal hususlarla birebir örtüşmektedir.

İslam Dini Beyin Ölümünü Nasıl Değerlendirir?

Beden ve ruh ilişkisi, İslâm alimleri tarafından farklı yorumlanabilmekte ancak beyin ölümü tıpta ifade edildiği anlamıyla; yani kesin ölüm hali olarak kabul edilmektedir. Tıbbi ölüm demek olan beyin ölümü gerçekleştiğinde, ruh da bedeni terk etmiş ve hasta son nefesini vermiş kabul edilir. Beyin ölümü gerçekleşmiş kişi, ölmüş demektir. Bu kişilerden organ almak ve nakil yapmak İslam dinince hiçbir sakınca teşkil etmemektedir. Ölünün vücuduna saygı göstermek de İslam öğretisinde oldukça önemlidir; ancak organ bağışı gibi son derece meşru bir gerekçe ile ölmüş donörden, onun ve ailesinin rızası olduğu sürece, organ ve doku nakli yapılması saygısızlık olarak değerlendirilemez.

Ölmüş kişilerden organ nakli yapılmasında dinen bir sakınca olmadığı gibi; canlı donörlerin kendi hayatları için bir tehlike teşkil etmemesi durumunda, organ bağışında bulunmasında ve onların bağışıyla yapılacak karaciğer, böbrek ve doku nakillerinde de İslami açıdan bir sakınca bulunmamaktadır.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası münasebetiyle 4 Kasım 2013 tarihinde Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Organ Nakli Vakfı tarafından düzenlenen müşterek organizasyonda “Dini, ilmi, tıbbi ve hukuki şartlar yerine geldikten bir insana hayat vermek için organ bağışlamak candan cana giden en büyük sadakadır. Nice kardeşleriniz sizden hayat bekliyor.” demiştir.